Konya merkezli Lukas Makine hakkında verilen iflas kararıyla birlikte şirketin konkordato süreci sona erdi. 2002’den bu yana süt sağım sistemleri ve tarım makineleri üreten firma 30 ülkeye ihracat yapıyordu. Kararın; istihdam, tedarik zinciri ve bölge sanayisi üzerinde etkileri bekleniyor. 10 Eylül 2025 tarihli mahkeme kararı uyarınca tasfiye süreci başladı.
Konya 1. Asliye Ticaret Mahkemesi, 10 Eylül 2025’te Lukas Makine’nin iflasına hükmetti; böylece daha önce yürütülen geçici konkordato süreci de son buldu. Kararın ardından Konya 1. İcra (İflas) Müdürlüğü nezdinde dosya açılarak iflas masası oluşturuldu ve tasfiyeye geçildi.
Lukas Makine, 2002’de kurulan ve süt sağım/süt sistemleri ile çeşitli tarım makineleri üreten Konya merkezli bir şirkettir. Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika başta olmak üzere toplam 30 ülkeye ihracat yapan firma; ISO ve CE sertifikaları, modern üretim hatları ve uzman kadrosuyla tanınıyordu. Bu birikim, Konya’nın tarım makineleri ekosistemine uzun yıllar teknoloji, kapasite ve istihdam açısından önemli katkılar sağladı.
Sektör kaynaklarına göre şirket; artan maliyetler, iç piyasadaki finansal zorluklar ve küresel dalgalanmalar nedeniyle konkordato sürecinde beklenen toparlanmayı sağlayamadı. Mahkeme kararıyla faaliyetler dururken, şirketin 30–70 çalışan aralığındaki istihdamı da doğrudan etkilendi.
İflas masası; şirket varlıklarının tasfiyesi, alacaklıların sıralaması ve hakların ödenmesi gibi adımları yürütecek. Alacaklılar ve eski çalışanlar, mevzuat kapsamında hak arayışını mahkeme gözetiminde sürdürecek.
Konya merkezli bir tarım makine üreticisinin iflası, etkilerini yalnızca şirket özelinde değil tedarik zincirinden bölgesel sanayiye ve ülke ekonomisine kadar yayıyor. Üretim ve ihracatın durması; mevcut siparişlerin iptali/ertelenmesi, yedek parça ve servis tarafında gecikme riski, alt yüklenici ve tedarikçilerde nakit akışı sıkışması gibi sonuçlar doğurabilir. Bölgesel ölçekte kapasite ve istihdamda kısa vadeli daralma beklenirken, bazı siparişlerin ekosistemdeki diğer üreticilere kayması muhtemeldir. Makro düzeyde ise ihracat yapan bir üreticinin piyasadan çekilmesi, toplam ihracatın daralmasına ve Türkiye ekonomisine giren döviz miktarının azalmasına yol açarak cari işlemler dengesine negatif baskı yapar; buna bağlı olarak lojistik ve dağıtım kanallarında hacim kaybı, finans tarafında tahsili gecikmiş alacak risklerinde artış görülebilir. Bu geçiş sürecinde alıcılar ve iş ortakları için çoklu tedarik planı, kritik yedek parçalar için güvenli stok, servis/bakım taahhütlerini netleştiren sözleşmeler ve dış pazarlarda alternatif tedarik haritası oluşturmak riskleri azaltacaktır.